Yalan ne için söylenir? Yalan söylemek insana ne sağlar? En son kime, neye karşılık hangi yalanı söylediniz?

Yalan söylemek hayatta kalma ihtiyacı ile  beraber  başlamıştır. Zaman içinde  gelişen insan, artık gerçeği söylerken bile araya yalanlar serpiştirebilir …serpiştirilen yalanların sıklığı kişilerin yalancılık seviyesini belirler.

Yalan tek başına eşsiz bir kelime değildir. Sözlükte yalan söylemek ile aynı anlamda pek çok fiil vardır:

Hile yapmak, saklamak, gizlemek, kandırmak, abartmak, taklit etmek, uydurmak, blöf yapmak, ikiyüzlülük yapmak, örtbas etmek, riyakarlık yapmak, naz yapmak…

Çocuklar yaşamı öğrenmeye daha doğrusu anlamaya başladıklarında, yalanı da tanımaya başlarlar. Bebeklikten çocukluğa geçerken saklambaç, oyuncağın nereye gitti, elleri ile yüzünü kapatıp ce-e diyerek kaybolmuş numarası yapan  ebeveyn yalan söylemeyi oyun ile öğretir. Çocuk zaman içinde ebeveyni mutlu etmek veya onu zorlayan bir durumdan kaçmak için yalanın işe yaradığını fark eder. Büyüdükçe kandırma tekniği, beyin fonksiyonlarına paralel olarak gelişir. Çocuklar başarıyla yalan söylemeye başladıklarını fark edince, anne-babalarının kendi üzerlerindeki kontrol ve güçlerini azaltabildiklerini fark ederler. Böylece çocuğun egosu ve özerkliği  artmaya başlar. Bu duruma duygularını gizlemeyi öğrenmesi de katkı sağlar. Kişinin benlik saygısı ve yalan söylemesi arasında yakın bir ilişki vardır. Kişi onu etkileyen dış olayları bir mantığa büründürerek, özür ve inkarlar sunarak kendi  iç dünyasında rasyonelize edebilir. Bu sayede katlanabilir hale de getirir. Dış dünyaya karşı kendisini iyi hissediyor gibi gösterebilir, duygularını gizler, rol yapabilir ve yanlış bilgiler verebilir. Daha  sevimli, daha cazip görünmeye çalışabilir. Benlik saygısını koruma bahanesiyle başarılarını abartabilir. Bu noktada, bir bakış açısına göre depresyondaki insanlar genelden ayrılmaktadır;  depresif kişilerin benlik saygıları zaten kırıldığı için, kendilerini diğerleri gibi kandırmadıkları ve dünyaya daha gerçekçi bakabildikleri söylenmektedir.

Peki ya Beyaz yalanlar? sosyal ilişkilerimizi iyi tutmak için söylenen yalanlardır. Giydiğin kıyafet sana çok yakışmış, bugün çok iyi görünüyorsun, kilo mu verdin, çok fit olmuşsun, bütün gün senin için çalıştım…Ölmekte olan birine söylenen ‘Merak etme yakında iyileşeceksin.’ gibi…

Sır tutmak yalan sayılır mı?

Sır da yalan söylemeye hizmet eden bir kavramdır. Sır tutmak her ne kadar güvene dayalı bir ilişkiden besleniyor olsa da, diğerlerine yalan söylemeyi gerektirir, çünkü sır tutmak bir bilgiyi saklamayı, gizlemeyi gerektirir.

Hadi insanlar yalan söylüyor. Peki hayvanlar ve bitkiler de hile yapar mı?

Hayvanlar da yalan söyleyebilir: kandırarak karşısındakini tuzağa düşürebilir, kendini korumak için başka bir şeyi taklit edebilir, avlanırken hile yapabilir. Bitki ve hayvanlar renk değiştirerek kandırmaca yaparak hayatta kalırlar.

İnsanlar yalancı doğmazlar, yalan söylemeyi diğer insanları, canlıları gözlemleyerek öğrenirler. Doğru ve yalan kavramları yapışık ikizler gibidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Genellikle doğru bilgiye sahip olmadan yalan söylenmez. Diğer taraftan da bilmediğinde uydurmak da yalancıların vazgeçilmezidir.

Doğru ve yalan nasıl ilişki içinde ise, yaratıcılık ve yalancılık  arasında da birbirini besleyen bir bağ vardır.

İş hayatında özellikle pazarlama biriminde müşteriye ulaşmanın farklı alternatif kanallarını bulmak için yaratıcı çalışanlara ihtiyaç duyulur. Bu noktada pazarlamada çalışan kişinin veya firmasının etik değerleri ile orantılı bir ahlaki sonuç ortaya çıkacaktır. Çünkü yaratıcı insanlar yaptıkları şeyleri ahlaklı gösterecek daha fazla sebep bulabilirler. Dolayısıyla ne kadar yaratıcı iseniz, yalanınızı o kadar rasyonelize edebilirsiniz! Yaratıcılık ve Yalan ile ilgili Dan Ariely’nin pek çok araştırması bulunmaktadır. Merak edenler Harvard Business School, The Darkside of Creativity, “Original People can be more dishonest “ adlı yazısını okuyabilir.

Dan Ariely’nin Matriks Deneyi:

Yalan veya Dürüstlük üzerine Dan Ariely’nin Dishonest isimli belgeselinde gösterdiği meşhur Matriks Deneyi bize neden yalan söylediğimizi gösteriyor.

Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bu deneyde kişilere 20 adet basit matematik sorusu soruluyor. Soruları ise normalden kısa bir zamanda 5 dakikada cevaplamaları isteniyor. 5 dakikanın sonunda sadece kaç soruya doğru cevap vermiş olabileceklerini kendi beyanları ile bir kağıda yazarak, asıl işlemleri yaptıkları cevap kağıdını ise bir kağıt öğütücüsünden geçirmeleri isteniyor. Bu işlemin sonunda beyan ettikleri doğru cevap sayısı başına 1 dolar para kazanıyorlar. Örneğin 5 soru cevapladım diyorsa 5 dolar alıyorlar. Ancak öğrencilerin bilmediği bir şey var, kağıt öğütücüsü aslında sadece kenarları öğütüyor. Bu sayede deneyi yapanlar beyanlarla, gerçekleri karşılaştırabiliyorlar. Peki ne mi oluyor? 4 soru çözüp 6 soru çözdüm deyip 6 dolar alanlar çoğunluktaydı. Bunlar küçük yalancılar. Deneye katılan 40.000 kişi içinde küçük yalancıların oranı %70idi ve sayısı 28.000 kişiydi. 20 kişi ise büyük yalancıydı. 4 soruyu çözüp, 20sini çözdüm demişlerdi.  Büyük yalancıların verdiği zarar 400 usd’idi. 28.000 küçük yalancının verdiği zarar ise 50.000 usd’ın üzerindeydi. Kısacası büyük hilebazların sayısı az, küçük hilebazların ekonomiye verdiği zarar daha fazladır. Örneğin vergi kaçakçılığını bu örneğe yansıtabiliriz.

Hile yapma konusunda toplumda bir takım çalışması olduğunu fark etmişsinizdir. Ben hile yapınca sen, sen hile yapınca ben bu işten fayda sağlıyorsak, birbirimize görmezden gelmeye başlarız. Kısacası bunu herkes yapıyorsa kimseye zararı yoktur bakış açısı. Matriks deneyinin bir sonraki aşamasında ‘Başkalarının ahlaki olmayan durumları’ bizim hile yapma davranışımızı nasıl etkilediğini bakılmış. Deneyde daha ilk saniyelerde biri elini kaldırıp bitirdiğini hem de 20 soruyu da yaptığını söylediğinde, 20 dolarını alıp herkesin gözü önünde salondan ayrılınca bilin bakalım ne olmuş? onun hile yaptığından emin olan diğer öğrenciler de daha çok hile yapmaya başlamıştır. Peki ya başka okulun tişörtünü giymiş biri bu 20 soruyu da yaptım hilesini yaparsa sonuç ne olmuş dersiniz?  Kendi okullarından olmayan bir öğrenci bu hileyi yapınca, sınavdaki öğrenciler bu kişiyi yadırgamış ve hile yapma oranı normal seviyede çıkmış yani artmamıştır.  yani bizim okulda böyle şeyler olmaz, bu kişi bizden değil örnek almayız davranışı gerçekleşmiştir.

Yalan söylemekten elde edilen fayda arttıkça, kişi bu durumdan haz almaya başlarsa nöroloji deneyleriyle bu durum amygdala ve insulada aktivite olarak algılanır. Beyin zamanla bu duruma alışır ve çok yalan söyleyince negatif duyguya alışırız ve yalan söylemeye devam ederiz. Yalan cezadan kaçmak, kimi zaman da hayatta kalmak için olabilir. Bazen karşıdakinin yalanını yakalamak da hayatta kalmayı sağlar. Doğadaki hayvanlar kandırıldıklarında yem olurlar, hile fark ettiklerinde ise kurtulurlar. Ancak her zaman kandırma becerileri, hileyi yakalama becerisinden çok yüksektir.

Matriks deneyinde ahlaki değerlerin kişilere hatırlatılmasının yalan söyleme_hile yapmaya etkisine de bakılmıştır. Aynı deney metodunun uygulanacağı bir grup öğrenciye öncesinde 10 emiri bir kağıda yazmaları istenmiştir. Öğrencilerin 10 emrin ne kadarını hatırladıklarına bakılmamıştır ancak yalan söylemeyin, çalmayın, zina yapmayın gibi maddeleri hatırlamalarını sağlamak bile, bir sonraki matris deneyine katılan bu kişilerin daha az hile yapmalarına neden olmuştur. Bunun nedeni bize ahlaki eğilimimiz hatırlatılmasıdır. 10 Emir dini bir kavram, peki ya ateistler veya başka dinde olanlara etkileri aynı mıdır diye merak edebilirsiniz.  matris deneyini yapanlar bunun için de deneyi yaptıkları üniversitelerin onur kodu dediğimiz okul antlarının altına imza atmalarını istemişlerdir. Bu okul antlarında da ahlaki prensipler yazmaktadır. ..ve yine andı imzalayan öğrencilerin katıldığı matriks deneylerinde hile yapma oranı azalmıştır.

Sonucu siz çıkarın diyeceğim ama zaten ortada: ufak tefek yalanlar daha sık yapılmakta, ve görünür olduğunda yayılmaktadır. Bu yalanların topluma verdiği zarar az sayıda kişinin yaptığı büyük yalanlardan daha fazladır. Yalanın bizim çevremizden biri tarafından yapılması, davranışın örnek omasını artırırken, bizden omayan birinin yapması kınamaya kadar gitmektedir. eğer onur ve ahlak ifadeleri içeren kurumsal, ailesel ve okul değerlerimiz olursa yalan ve hile azalmaktadır. Bunun için ilkokullarda yıllarca güne başlarken okutulan andımız kıymetlidir. Bugün itibariyle doğruların arasına serpiştirdiğiniz yalanların daha çok farkına varmanızı, giderek toplumda artan ahlaki yozlaşmanın kurbanı olmamak için yalan farkındalığınızı en azından bu yazı ile artırmanızı dilerim.

Kaynak: Dr Charles V. Ford, Yalancılığın Psikolojisi, HYB Yayıncılık, 1997

Dishonest, The Truth about lies. The Matrix Experiment by Dr Dan Ariely.

Yalana meydan oku, Arzu Demirel Söyleşisi